Mart 20, 2009

iki

"daha fazla güvenmeyi öğrenmelisin.."

öyle zor ki aslında. yapılanları görürken, yapılmayanları kurarken, ve bu kadar yorulmuşken.. 'elde çorap yatakta otururken halıya takılmak gibi' biraz da, belki sözlerin tutulmayışından, söylenenlerin gerçekleşmeyişinden.. kelimelerin kaymasından, satıra sığmamasından, bir potluk, bir fazlalık var, bir yük.. bazı yerleri tam oturmuş mesela, bazı yerleri de sıkmış ama, klavye çatırdamış, bin türlü düşünce geçiyor kafandan, telefonlar, kitaplar, görülebilen ve gösterilmeyen fotoğraflar.. bir an geliyor, belin ağrımış, biri, şakaklarındaki, bazılarının 'faul', diğer bazılarının da 'favori' dedikleri yerden hani, çekmiş gibi; şaşı olursun olm.

oysa sorgulamak senin işin değil bir yerden sonra, öyle bir an geliyor ki, konuşulacak, dinlenecek, sitem edilecek, ya da en basitinden, sevmeyecek bir şey kalmıyor. susman lazım o zaman, görmemek için susmalısın, konuşursan dilinin ateşi önce seni yakıyor çünkü. devrik cümleler kurabiliyorsun sadece, bazen, Yoda gibi, söylediklerin daha anlamlı geliyor, oysa anlam da senin işin değildir, senin işin, 'case' örneği yazmak, random sayı atamaktır. susmazsan suçlu olursun çünkü. bunu gördüm.

bazen de oluyor, yazılanlar anlamsız, bulutlar biçimsiz geliyor. kitaplar boş konuşuyor, işletim sistemleri çöküyor, projeler bitmiyor, patlıyor hani, 'segmenteyşın foult' diye bi yazı çıkıyor. o an, lan diyosun, dersin, demişsindir, neden böyle oldu şimdi, 'neden böyle olduk'. komik olan, bir öyle bi böyle olması, bazen 'bir' yazarken bazen 'bi' yazman, seninle konuşmazken başkasıyla konuşması. komik olan, oyunun kuralına göre oynanmıyor oluşu, kuralları bilmediğinden belki, belki, daha kötüsü, yanlış bildiğinden. silkinmen gerektiğinden, kendine gelmelisin çünkü, saçmaladın. oyunun yanlış bitmesi komik olanı, oyunlar iyidir ama. herkes oynar, kadın oynar, erkek oynar. geçen sefer böyle bitirmemiştin, her davranışında sonu farklı gelen o kitaplar gibi, öyle oyunlar da var artık. geçen sefer bitirdiğinde böyle bitmemişti mesela, geçen sefer güvenmemiştin ona, belki iyi, belki kötü, "belki si, belki no". garip bir duygudur bu, kafandan geçenlerle ağzından çıkanlar bir değildir, aynı zihnin ürünü gibi bile gelmezler bazen, belki, ve bir kaç bağlaç daha..

"Yol üstünde batan dikenler vardı, yamalı ama bir zırha tamlandılar. Zırh korunaklı, zırh soğuk.
Tek tek ayıklama vakti, yenilerine yer için.
Belki bir tüy konacak belki bir diken batacak.
Ancak dökülmeli, tüy de olsa ağır geliyor."

daha fazla güvenmeyi öğrenmelisin.

geç olmadan.

bu sefer.

belki.

belki si, belki no..

Mart 13, 2009

bir

Yağmurda ıslanan pantolonunu sandalyenin sırt dayanan yerine arttı, kafasında tekrar tekrar 'artmak' diyerek. Sabaha kadar kurumasını umuyordu, yoksa başka bir pantolon giymek zorunda kalacaktı. Bu önemli bir problem gibi gelmeyebilir; kalan temiz (ve ıslak olmayan elbette) pantolonları yağmurda giyilemeyecek kadar ince ve çamaşır yıkamaya eli yatkın en yakındaki akraba karşıda değilse.

Gecenin bir vakti, çoktan uyumuş olması gereken bir saatte, elinde kalemle, ışığı yanlış bir açıyla alarak düşünceli düşünceli oturuyordu. Odada konuşan tek kişi aslında orada olmayan bir erkekti, 'who the you fuck did you want me to be?' diyordu sözlerinin belli bir aralığında, annesi ilk duyduğunda tek kaşını kaldırarak ne dediğini sormuştu adamın, bunu hatırladığında gülümsedi. annesi bütün bir cümleyi anlayabilecek kadar olmasa da başlarda geçen o kelimenin anlamını bilecek kadar ingilizce biliyordu. Belki bir zamanlar bütün cümleyi de anlayabilecek haldeydi, ama o halinin üzerine artık toz toprak serpilmiş, zaman ilerlemişti, ayrıca 'İngilizce' büyük harfle başlamalı.

Erkek derdini anlatıp sustuğunda konuşmaya başlamasının üzerinden üç dakika kadar geçmiş, yerini bir kadın almıştı. Nedense kadını kafasında kızıl saçlı olarak canlandırıyordu bunu gösteren hiçbir işaret olmamasına rağmen. Bu, diğer birçok nedensiz düşüncesi gibi, başı olmayan, ayakları da yok belki, havada uçuşan bir imgeydi. Kendince bir aksiyom türetmişti adeta, kadını görünce, kızıl saçlı değilse eğer, üzülecekti. 'Ne alaka?' diye düşünmeyecekti, 'nasıl olur yaa?' diyecekti kendi kendine. Bu dert değildi gerçi, en azından önem sıralamasında ıslak pantolonun gerisinde olduğu kesindi.

Saat daha da geç olmuştu, odanın içi biraz daha soğumuş, ışık biraz daha flulaşmıştı sanki. Kalem tutan eli yorulmuştu, ağzında garip metalik bir tat bırakmıştı on dakika önce içtiği kahve, zaten ne zaman aç karnına içse böyle oluyor. Artık uyumalıydı, konuştuklarını yaydan çkan oklara benzeten adam (az öncekinden farklı) yakın gelecekte susacak gibi görünmüyordu. Aletin düğmesine basarak susturabilirdi, istediği zaman susturabilir, istediği zaman tekrar konuşmasını sağlayabilirdi, teknoloji ona hizmet ediyordu nasıl olsa. Bu fikir, adamı (kadını ya da) istediği zaman konuşturup istediği zaman susturabileceği gerçeği komik olduğu kadar doğruydu da, içini garip bir duygu kapladı. Adamın ipleri elindeydi işte, canını sıktığı zaman susturabilir, canı sıkkın olduğunda kendisini eğlendirmesi için konuşturabilirdi. Kendi hikayesini kendi yazardı, en azından bu kadarı elindeydi.

Bu kadar elimde en azından. Sahneye çıkıp anlatabilirim, isteyen dinler. İstemeyen olacağını sanmam, ben anlatınca güzel anlatırım çünkü, bütün delileri yanımdadır dünyanın, bunu CV'ye yazamam ama. Etrafıma toplayabilirim insanları bir bard gibi, ve dudaklarımı kıpırdatmadan hepsiyle konuşabilirim teker teker, teknoloji bana hizmet etmekte, değil mi?

Bu telepatidir. Dudaklarımı oynatmadığıma şahitsiniz hepiniz, gömleğimin kollarından kart da çıkarmadım, ama siz beni duydunuz. Gerçek sihir budur işte. Belki aynı anda bir arada bile değildik, ama ben bir görüntü yolladım, sandalyenin üzerinde pantolon var dedim, siz de bunu gördünüz. Belki aynı şeyi görmedik tam olarak, belki biriniz mavi bir kot görürken biriniz kahverengi bir keten gördü, kiminiz beyaz plastik bir sandalye düşünürken kiminiz yüksek arkalıklı olanlardan hayal etti. Ama önemli olan bu değildir, önemli olan, görüntünün, belki de anlatmamdan günler sonra sizler tarafından algılanmasıdır. Ve bu gerçek telepatidir dostlarım, bu gerçek bir sihirdir.

İzleyiciler

bu da benim. valla.

ta kendim:

paylaşabilirsin de

Bookmark and Share