Nisan 22, 2009

sensin

karanlıkta, öylece oturmak, gözlerinin bir köşeye takılması. birşeyler var gibi, oynuyor, uçuyor, kaçıyor, dans ediyorlar; yaramaz çocuklar gibiler, şirinler. noktalar. uçuyorlar. görmekten çok hissediyorsun sanırım, tam da öyle değil de, biliyorsun hani, güveniyorsun orada olduklarına. gözlerinin önündeler; düşüncelere dalıyorsun, zararlı olduğunu bile bile, kalbini kıracağını bile bile. elini kolunu bağlamasına rağmen.

erişebilirsin elini uzatabilirsen, uzatırsan. istersen. dokunabilirsin. ıslanmış bir kısmı yanağının, iz bırakmış düşenler, alışmış olmalısın; değil mi? uzatırsan elini, dokunabilirsin satırlara, sırları açılır önünde, anlatır derdini, görürsün. istersen.

uzatmıyorsun ama. görüyorsun-gördüğünü sanıyorsun. bildiğini varsayıyorsun, bir çözüm buluyorsun kendince, karanlığı dağıttığını düşünüyorsun. gidiyorsun sonra. gidiyorsun. başkaları görüyor seni, aydınlık yüzün. sanki az önce sen değilmişsin gibi o, azöncesözveren sen değildin sanki, isteyen, özleyen, 'dön' diyen, 'gitme' diyen..

sen değilsin.

Nisan 12, 2009

bu blogun yazarı üzgün, hayatının akışına müdahale edememekte, kaybettiklerini geri getirememekte; alıp verdiği nefesleri, umutlarını, mutlu olduğu günlerini, dökülen saçlarını, neşeli uyandığı sabahlarını, oyun oynadığı arkadaşlarını, kırılan eski gözlüğünü, yaptığı güzel esprilerini, eğlendiği müzikleri, köfte ekmek yediği dükkanı.. velhasıl güzel günlerini özlüyor. daha havadar bir yer arıyor.

gitmek istiyor.

yazı yazamayacak, bunu çok sevmişti oysa, mucizeler yaratmıştı kendi çapında. bunu da özleyecek. eski güzel günlerin bir parçası gibi düşünecek.

biraz muder'den alıntılayacağım: ben buyum. ruhu incinmiş, yalnız biriyim. gördüm, bildim, yaşadım ben. iyiyim. iyi olduğum için yalanlarını, aldatmalarını, maddiyatlarını, paralarını pullarını, birbirlerini satın almalarını, yıkmalarını, karartmalarını, karalamalarını değil, kendimi gördüm ben, insanların içinde. ve ne yapıyorsam, oynadığım oyunları, okuduğum kitapları, çocukluğumu, ailemden büyüklerimden aldığım sevgiyi, gördüğüm gösterdiğim saygıyı, insanlığı, arkadaşlığı, oyunlarda bulduğum kendimi, şiirleri, filmleri taşıdım ben kendimle. çiçeğimi, canımı verdim ben her şeyime. kısıtlı değil, kısıtlı değilim, gerekirse tek kelimeyle her şeyimi veririm.

gitmek istiyorum. uzun bir ara gerekebilir, ama, her şeyin sonunda, burada, tekrar görüşebileceğimizi umarım.

erkam.

Nisan 10, 2009

make my head grow (ya da benim kafam senin kafanı döver!)

okulda birkaç kişiye de bahsettim, bu ay oyungezer'de süper bi oyun verdiler. adı -başlıktan da tahmin edebileceğiniz üzre- 'make my head grow'. basitçe anlatmak gerekirse, bi platformun üzerinde duran iki küçük kafalı(ehe) şirin çöp adamdan birini yönetiyoruz. amacımızsa karşımızdaki çöp adamın kutusunu aşağı atmak. bunun için napıyoruz? tabi ki kafamızı kullanıyoruz(ıyh). kafamızı ('ıııeeeh' sesleri eşliğinde) yere çarpa çarpa büyütüyor, ardından gerilip içinde bulunduğumuz kutunun diğer elemanın bulunduğu taraftaki duvarına çarpmak suretiyle kutuyu diğer kutuya çarpmaya, böylece o kutuyu kenara doğru itmeye başlıyoruz. ha, bu arada diğer elemanın eli (kafası?) armut toplamıyo tabi, o da bi yandan kafasını büyütme peşinde. bu arada, yapığımız araştırmalar sonucunda laptop klavyesinde diğer elemanın elinin armut topladığını gözlemledik, iki kişi oynamamıza izin vermedi şartlar(tabi ayrı bi nümerik klavye içeren laptop sahipleri için geçerli değil bu, eski laptopumda vardı mesela. böhü). yapımcılar bu konudaki üzüntülerini dile getirmişler zaten.

ve en eğlenceli kısım: oyunun sonundaki müzik. kesinlikle dinlenmesi gereken, hayatımda duyduğum en eğlenceli şarkılardan biri, yemeklerden önce, günde iki kere, şifa niyetine. ailecek güvenle tüketiniz.

oyuna ve müziğe burdan ulaşabilirsiniz

edit: yazının çok kısa olduğunu farkettim, o yüzden şarkının sözlerini de yazıcam. ben copy-paste ettim, siz etmeyin.


Theme Song - Make My Head Grow

I like to smack my head down
Though it kinda’ hurts a little bit
I really slam it to my toe
Yeah I love the thumbin’ sound
Of my nose in the ground - and it
Makes my head grow

Yeah it
Makes my head grow
Look at me
My head grows
Yeah it
Makes my head grow
Look at me
My head grows

The little bastard over there
Shouts rude lies about
The size of his stupid head
But I’ll soon give him a scare
Cause’ there’ll be no doubt
That he’ll soon be dead
When I push him down


When I
Make my head grow
Look at me
My head grows
When I
Make my head grow
Look at me
My head grows

I pushed his stupid box
Over the little edge
Leaving me here all alone
His last scream was a shock
Shouted from the ledge
Telling me I was his clone

So I..
Make my head grow
Look at me…
My head grows
All I ever do is…
Make my head grow
Look at me…
My head grows

All alone I
Make my head grow
I wish I hadn’t
Made my head grow
I killed my only friend - My bro
Because I let
My head grow
I let…
MY HEAD GROW!

Nisan 05, 2009

yaz bitti

bir gün büyüyünce Aşk olacağız,
kadim dostluklar devri kapanacak Zühre
çocukluğum sendin, sen büyüdün
halatlarla bağladık tekneleri kıyıya
ırmaklar götürmesin diye...

Levent Sunal

İzleyiciler

bu da benim. valla.

ta kendim:

paylaşabilirsin de

Bookmark and Share